Tartışmalarda Sık Yapılan Hatalar
İster yüz yüze sözlü iletişimde, ister yazılı iletişimde, sosyal medyada olsun, herhangi bir konu
üzerine fikir yürütürken, tartışırken, değerlendirme yaparken zaman zaman içine düştüğümüz
birtakım hatalar vardır. Temelde mantık hataları olarak değerlendirebileceğimiz bu hataların önemli
gördüğüm birkaçını sizin için derledim:
İki taraf algısının dışına çıkamamak
Sürekli geçmişe atıf yapmak
Anlamak yerine kazanmaya çalışmak
Mutlak doğrular yanılgısı
Etiketlemeye çalışmak
Mutlak netice yanılgısı
Dinlemeden karşıt fikir sunmak
Herkesle tartışmak
İki taraf algısının dışına çıkamamak
Günümüzün özellikle siyasi tartışmalarında çokça rastlanılan bir hatadır. Bir kimsenin siyasi
görüşünü değerlendirirken A ya da B’den olduğu savıyla hareket eder, C alternatifini pek
düşünmeyiz. Bizden veya bizden değil anlayışı bizi bu hataya sürükler. Oysa C, hatta D, E gibi
alternatifler mevcut olduğu gibi, çoğunlukla bu alternatifler iç içe de geçebilir. Bu hata günümüzde
birçok tartışmanın kavgaya dönüşmesi ve içinden çıkılmaz bir hale gelmesine sebep olan bir hata
türüdür.
Sürekli geçmişe atıf yapmak
Bir olay üzerinde tartışıyorsunuz ve tartıştığınız taraf cevap veremediği, hatalı olduğunu
düşündüğü konuda sürekli konunun dışına çıkarak sizin de geçmişte yaptığınız bir hata ile konuyu
dağıtmaya, haklı olduğu bir nokta bulmaya çalışıyor: kısır döngü! Ne yaparsanız yapın, doğası
gereği hataya meyilli ve çoğu kez de geçmişi hatalarla dolu kişiler olarak böyle bir tartışmanın
içerisinde yer almak günün sonunda iki tarafı da çıkmaza sokacaktır. Oysa ki, önemli olan sadece
ilgili konuyu kendi bağlamında tartışmak ve olumlu bir neticeye varmaktır.
Anlamak yerine kazanmaya çalışmak
Yine doğası gereği küçük düşürülmekten, ya da öyle bir konuma sokulduğunu düşünmekten haz
etmeyen insanoğlunun hatalı olduğu, yahut bilgisinin eksik olduğu konularda dahi sürekli üste
çıkma, kazanma arzusuyla içine düştüğü hata çeşididir. Oysa, birçok tartışmanın asıl amacı
katılımcıların idrakinde bir ışık yakmak, konuyu farklı yönleriyle ele alarak taraflara düşünsel
anlamda katkı sağlamaktır. Bu türden değerlendirme, fikir alışverişi ve tartışmaları kavgaya kadar
götüren hatalardan biri bu anlayıştır.
Mutlak doğrular yanılgısı
Hayatta siyah beyaz olduğu kadar, çokça da gri ve tonları vardır. Bu dağılım fikirlerde de kendini
gösterir. Sayısal ve mutlak doğruların olduğunu düşündüğümüz konularda dahi özellikle son
yüzyılda birçok çelişki meydana gelmişken ( Kuantum Fiziği vs. ) sözel konularda mutlak doğrular
aramak çoğunlukla saçmalıktan ibarettir. Öznel düşüncelerle beyan ettiğimiz ve geçmişimizle de
çoğu zaman ilintili ve tutarlı fikirleri mutlak yargılara dönüştürmek ve bunun dışındaki tüm
düşünceleri hatalı görmek yapılabilecek en büyük hatalardan biridir.
Etiketlemeye çalışmak
Herhangi bir tartışmada daha önceden genellikle sabit olan ve tartışmada değiştirmeyi
düşünmediğimiz fikirlerimizin kalıbı genellikle bellidir. Hatta, fikirlerimize yönelecek eleştirilere
verecek cevaplarımız dahi tartışma öncesinde hazırlanmıştır. Geriye sadece, fikrimizi
yönelteceğimiz ve adeta bir kavga ortamında ısrarla saldırıya geçeceğimiz kişinin fikir kalıbını
tespit etmek, böylece tartışma içerisinde düşünmeye gerek kalmadan önceden ilgili kalıp için
hazırladığımız saldırı cümlelerini art arda sıralamak kalır. Bu yüzden, bütünüyle kendini A olarak
tanımlayan birisi karşı tarafı bir kalıbın içerisine çekmeye, sözgelimi B olarak etiketlemeye kendini
mecbur hissedecektir. Çünkü daha önce defalarca B kalıbından hasımlarla tartışmaya girilmiş,
sonrasında ise müteakip tartışmalar için aynı türden mermiler şarjöre yerleştirilmiştir. Zira, tartışma
içerisinde karşılaşılan durumlarda yeni fikirler üretmek, hazır fikirleri ileri sürmekten çok daha
zordur. Bizde bütünüyle kör bir algı yaratan bu hata türü de çokça karşılaştığımız bir hatadır.
Mutlak netice yanılgısı
Önemli bir konudur. Her tartışmanın mutlak bir neticesi olmak zorunda değildir. Belli konularda
aydınlanmak, mevcut duruma farklı açılardan bakabilmek çoğu zaman fazlasıyla yeterli bir
kazanımdır.
Dinlemeden karşıt fikir sunmak
Dinlemeden fikir beyan etmek nişan almadan ateş etmeye benzer. O halde tartışmadan da söz
edilemez. Herkesin kendi doğrusunu tekrarlamasıyla ne değerlendirmeden, ne de fikir
alışverişinden bahsetmek mümkün olmayacaktır.
Herkesle tartışmak
Başlıklar çoğaltılabilir. Ancak, yukarıdaki birkaç örneğin gerçekten çok önemli olduğunu
düşünüyorum. Tabii, şunu da söylemek zorundayım: herkesle tartışmak zorunda değilsiniz.
Tartışma yetisine, konu hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan biriyle tartışmak anlamsızdır.
‘‘…her şeyden evvel bir bilgin cahil birisiyle tartışmamalıdır; eğer tartışacak olursa en iyi delil ve
temellendirmelerini onlara karşı kullanamayacaktır, çünkü cahiller bunları anlayacak ve üzerlerine
düşünecek bilgiden yoksundurlar.’’ Arthur Schopenhauer ( Tartışma Sanatının İncelikleri, syf.
52)
Herkese derdini anlatabilecekleri, fikirleri tarafsız olarak dinlemekten çekinmeyecekleri, daha iyiye,
daha doğruya ve daha güzele ulaşmak için çabalayacakları, tartışmalara gereğinden fazla anlam
yükleme hatasına düşmeyecekleri bir hayat temenni ederim.
Esenlikle.